Alevi Genclerinin Bulusma Noktası http://wWw.GencAlevileriz.Net & http://wWw.GencAlevileriz.Com
   
  Tahtacı Ozan Ali
  BİLGİ VE BELGELER
 

 DOYRAN KÖYÜ'NE AİT EN ESKİ BELGE
Elimde Mevcut bulunan belgeye göre 1883 yıllarında köyün tamamen yerleşik durumda olduğu ve idari yönden Narlı Köyüne bağlı olduğu anlaşılmaktadır. İlk yerleşim ve Kuruluşunu tespit için tahminen on yıl öncesine gitmek gerekir diye düşünüyorum...







            
 KIZILBAŞLIK NEDİR?

 

             Kısaca Kızılbaşlık tanımını yaparsak ; Hetorodoks İslami (Alevi) zümrelerin 
devlet iktidarını alma ya da kurma hedefi ile devlet erkini yönetme plan ve projesidir.

             Kızılbaşlık  ütopyası ; İmam Cafer Buyruğu’nda “RIZA KENTİ” olarak
 tasarlanmıştır ki ;Hz. Muhammed’in “Medine Site Devleti” ni model olarak almıştır.
 Musahiplik Kurumu ile de  “Malı mala canı cana” katmışlardır.Rıza kenti toplum 
tasarımını ; Zeydiler, Karmatiler , Nizari İsmailileri kurdukları  devlet ve hakim 
oldukları “Dar-ül Hicra” kalelerde uygulamışlardır. Bunun en somut örneği Hasan 
Sabbah’ın kurduğu “Alamut  Devleti” dir. İş, üretken, eşitlikçi,katılımcı,secular,
ortakçı,paylaşımcı bir demokratik cumhuriettir.  Babaive Bedreddini hareketleri de
tarihsel süreç itibariyleKızılbaşlık  mücadelesinin kesintisiz devamıdır.Kısa bir 
dönem uygulansa da  Kızılbaşlık Şah İsmail tarafından  devlet siyasetine
dönüştürülmüştür.Şah İsmail’in “Kırklar Meclisi”nden  esinlenerek kurduğu 
“Ehli İhtisas Konseyi” vasıtasıyla 
Safevi Türk Kızılbaş 
Devleti”ni yönetmiştir. Gilan’da Nazari İsmaililerince eğitilen Şah
 
İsmail ;devlet modeli olarak
“ Zeydi Alevi Hazar Devleti”ni  örnek almış ve 
Türkmen oymaklarına dayanan federatif devlet kurmuştur.
Dini bir önder olması nedeniyle de
 Mürşid-i  Kamil olarak
postta oturmuş 
aynızamandaHz. Muhammed  gibi de devlet başkanlığı görevini 
yürütmüştür.

            17. Yüzyıldan  itibaren  ise Alevilerin “Kızılbaşlık Ütopyası” yerini 
“Mehdi Beklentisi”
ne bırakarak “Tevekkül Dönemi”
ne  girilmiştir.Bu gün
 ise sadece
“Alevi Tasavvufu”
hayatta kalmıştır ki ,bunun da içini boşalt
maya çalışıyorlar.

         Herkesin Kızılbaş olamayacağını söyleyen Şah İsmail Hatayi’nin şu 
cümlesi dikkate şayandır; “YÜREĞİ DAĞ,BAĞRI KIZIL YAKUT GİBİ 
KAN OLMADAN KIZILBAŞ OLMAK KİMSENİN HADDİ  DEĞİLDİR.” 

           Alevi toplumunun  dikkat etmesi gereken en önemli husus içindeki  
tutarsızlardır. Ozan  şöyle demektedir :

           Yezit oğlan bize  kızılbaş demiş

           Bahçede açılan gül de kırmızı

           İncinme ey gönül  ne derse desin

          Kitabı derceden dil de kırmızı

                                                                                                        İsmail  ONARLI

 

 

 

 

             ALEVİLİKTE İKRAR

 

             Malım ile Canım ile Bu Yoldayım Malım Kurban, Canım Tercüman

 

            Alevi toplumsallığı ikrar yani söz üzerine kurulur.Her bir Alevi can ancak ikrarı ile 
toplumun bir parçası olur.Alevi hukukunun yaptırımları da  gücünü  canın topluma verdiği 
ikrardan alır.Yola giren cana yolun emir ve yasaları , toplumsal kurallar bütün incelikleri ile 
ifade edilir, anlatılır. Yolun zorluğu dile getirilir.Can bunları bilerek isteyerek yola katılma
  
iradesini tüm canların önünde beyan eder. Bu irade açıklamasıyla birlikte alevi hukukunun 
yaptırımlarının da  kendi şahsında işlemesineolur vermiş olur.Alevi hukuku bağlayıcılığını
ikrardan  alır.

 

               ALEVİLİKTE FARZLAR VAR MIDIR?

              Alevilikte olsun  Bektaşilikte olsun farzlar kişinin hangi makamda olduğuna göre 
değişir.Fakat yaşamla özdeş olan  Alevi  ibadetinde, bütün yaşam boyunca uyulması 
gereken  Oniki Farzda konulmuştur.Bunlar şöyledir :

1-     Allah’ı  sevmektir. Başkasının hakkına zarar getirmekten korkmaktır.

2-     Kimseye haksız söz söylememek,cümle insanlara aynı gözle bakarak bencillik
etmemektir.

3-     Yola ,erkana, edep ile bağlı olmak, tüm varlıklara şefkatli ve öğütçü olmaktır.

4-     İnsanın yüceliğini tanımak ve ona saygı göstermektir.

5-     Tanrı’dan gelene razı olmak ve belalara sabırlı olmaktır.

6-     Dünya işlerinin içinde kaybolmamaktır.

7-     Her şeye tahammüllü olmaktır. 

8-     Halktan sakınmaktır.

9-     Kanaat ehli olmaktır.Aza kanaat çoğu getirir.

10- Haktan gelen rızk için gam tutmamaktır.

11- Yalnızlık.Halka karışmamak gerekir.

12- Hakka ulaşmaya, O’nunla birleşmeye istekli olmaktır.

             Görüldüğü gibi tüm bu farzlar biçime ilişkin değil,öze ilişkindir.Saygı  yada 
sevginin biçimi anlatılmamış,özde olması gereken varlıkları övülmüş ve farz kılınmıştır.

BEKTAŞİLİKTE   6   AŞAMA

Aşık           : Tarikata  aday olanlara denir.

Muhip       :Tarikata girmiş ve ikrar vermiş kişiler.Yani mürşidiyle namusu ve 
vicdanı üzerine Tanrısal sözleşme yapmış kişi.

Derviş        : Hizmet etmek için kutsal giysi giymiş ve söz vermiş kişi.

Baba          : İcazetname sahibi .Yolun her türlü hizmetini, görevini yapmaya yetkili 
insan. Sayısı tarikatın genişliğine göre değişiyor.

Halife        : Babalara icazetname vermeye yetkili büyükbaba.Halife babaların 
sayıları da  gereksinmeye göre belirleniyor.

Dedebaba : Tarikatın üstadı azamı.Halife babalar tarafından seçiliyor ve bir tane. 
Bektaşilerin ayin-i cemde giydikleri kendilerine has giysileri var.Kadınların hepsi “tennure” 
denilen yere kadar uzun,cepsiz,ilik düğmesiz beyaz bir elbise giyiyor ve başlarına yeşil örtü örtüyorlar.Meydana bu giysilerle giriyorlar.Boyunlarına da  tarikata girişte  nasip aldıktan 
sonra taktıkları “teslim taşı” adı verilen  kolye takıyorlar.

Erkekler derviş olana kadar sadece “arakiye” adı verilen beyaz bir takke takı
yorlar. Dervişlerin,babaların ve dedebabanın giysisi yine kadınlardaki gibi beyaz tennure
hırka,taç,boynunda teslim taşı,belde kuşak,kuşağın üzerinde cilbent,pahlenk taşı, ve 
kamberiye.Dervişler başlarına beyaz keçeden  yapılı altı dört dilim,üstü 12 dilim taç takıyor. 
Babaların tacında “destar” denilen  yeşil bir bant bulunuyor.Halife babaların tacında ise 
bu destardan “taylasan”  denilen bir parça sarkıyor.

 

                        SOFRA DUASI

                Kurbanlarda veya herhangi bir lokma yâda hayır hasavet gibi yemek sonrasında 
DEDE –REHBER veya ZAKİR tarafından onlardan biri yoksa bilen biri tarafından okunur 
ki şöyledir :
“Allah…Allah…El-hamdül-illah,El-hamdül-illah,SümmeEl-hamdül-illah… 
Nimeti Celil,  Bereketi Halil, Şefaat senden ya Resul, sofralar dolu ola yardımcımız Muhammed Ali ola,  yiyenlere helal, yedirene delil ola Gökte rahmetini yerde bere
ketini eksik etmeye dertlerimize deva, hastalarımıza şifa ola Yiyeni yedireni pişirip 
getireni Hak saklaya, Hızır bekleye yedirdiğiniz şu lokma gadanınza kalkan, 
belanıza bekçi ola dilden dileklerinizi, gönülden muradınızı vere Cenabı Hak 
hepimizin yardımcısı ola gerçeğe hü demine Ya Ali…”  
  

           BEKTAŞİLİKTE KIBLE

             Alevilikte ve Bektaşilikte kıble 5 çeşittir. Bunlar sırasıyla şöyledir:

1- Mekke’deki kıble    : Maddi kıble,Bektaşi deyimi ile Ten  Kıblesi’dir. Bunun Bekta
şilikteki diğer bir adı Meydan Taşı’dır. Meydan odasının giriş kapısının solunda bulunur.
Bu taşa “Kızıl eşik taşı – Mürvet Taşı” da denir. Burası “Kolu Açık Hacım Sultan”
 makamıdır.
Suçluların yargılanması burada yapılır, cezaları da burada verilir.

2- Kalb Kıblesi            : “Beyt-ül Mamur” dur.  Gökte bulunduğuna ve meleklerin 
(gök ehlinin)
kıblesi olduğuna inanılan tapınaktır.

3- Akıl Kıblesi             : Arş yani göğün en üstün yeridir. İnsanın beynidir, üretilen 
düşüncelerdir (tefekkürdür).Bektaşilikte Çerağdır, posttur, mürşittir.

4- Fehim Kıblesi        : Kürsidir ,inandır, Bektaşilikte Çerağ Tahtıdır.

5- Can Kıblesi            : Diğer bir deyişle “Zat-ı Bari” yani tanrısal kimlik ,Tanrı kişiliği ,
insanın yüzüdür (Cemalullahtır.)  

          12 ERKAN

          İmam Cafer yoluna uyanların yerine getirmesi gereken erkânlar (kurallar)  şöyle sıralanır:

Birinci Erkan           : Kanaat sahibi olmaktır.

İkinci  Erkan            : Sabır sahibi (sabır ehli) olmaktır.

Üçüncü Erkan          : İyi huylu, yumuşak huylu (mülayim ) olmaktır. 

Dördüncü Erkan      : Cömert olmaktır.

Beşinci Erkan          : Gördüğünü örtmek,görmedim demektir.

Altıncı Erkan           : Pirin rızalığı dışında iş istememektir.

Yedinci Erkan         : Dövene ,sövene kul olmaktır.

Sekizinci Erkan       :  Küfrü iman saymaktır.

Dokuzuncu Erkan   : Sağ mürebbidir.

Onuncu Erkan         : Sağ  musahiptir.

Onbirinci Erkan      : Sağ  sohbettir.

Onikinci Erkan        : Sağ  aşinadır.

          İmam Cafer’e göre “Selamün Aleyküm” (Tanrının selameti üzerine olsun) cümlesi
şeriat ehline gelmiştir. “Aşk olsun  tarikat ehlidir. “Hu !” demek ise hakikat ehlinin işidir.
 (Tahtacılar
daki buyruktan alınmıştır.)

           KAALU - BELA

             Kaalu-Bela, Elest Meclisi, Bezm-i Elest sözcükleri Alevi, Bektaşi nefes ve 
deyişlerinde sık sık geçer. Kur’an-ı Kerim 7. A’raf Suresi 172–173 ayetlerinde bu olay 
şöyle açıklanmaktadır: Tanrı önce Adem’in sonra da tüm insanların ruhlarını yaratmıştır. 
Ondan sonra da yarattıklarına  “Ben sizin Tanrınız değil miyim?” diye sormuştur. İnsanların 
bir bölümü “evet” (Kaalu –Bela) diye yanıt vermiş, diğer bölümü de “hayır” diye yanıt 
vermiştir. Evet diye yanıt verenler mümin olmuşlar, hayır diye yanıt verenler ise kâfir 
olmuşlardır. Bu anlaşmanın yapıldığı toplantıya Elestü Meclisi denir. Elestü sözcüğü, 
değimliyim anlamına gelir. Kaalü-Bela iseevet dediler anlamındadır.

 

         

CEMDE ONİKİ HİZMETİN SAHİPLERİ 

1- Dede        (Sercem’ de denir Cemi yönetir.)

2-Rehber     (Görgüsü yapılanlara ve ceme katılanlara yardımcı olur.)

3- Gözcü      (Cemde düzeni ve sükûneti sağlar.)

4- Çerağcı    (Çerağın yakılması, meydanın aydınlatılması ile görevlidir.)

5- Zakir-“sazandar”     (Deyiş, düvaz, miraçlama söyler. Genellikle üç kişidir. Saz çalarlar.)   

6-Ferraş –“ süpürgeci”   (Car – süpürge – çalar. Gerekirse rehbere yardım eder.)

7-Sakka - “ibriktar” (Saka suyu dağıtır.)

8-Sofracı-“kurbancı” (Kurban ve yemek işlerine bakar.)

9-Pervane-“Semahcı” (Cemde semah dönerler.)

10- Peyik     ( Cemi komşulara haber verir.)

11-İznikçi    (Cem evinin temizliğine bakar.)

12- Bekçi     (Cemin ve Ceme gelenlerin evlerinin güvenliğini sağlarlar.)

      12 HİZMET İLE İLGİLİ DÜVAZ-I İMAM(Oniki Hizmetin Pirleri)

Gelin hey erenler âşıklar sizde        

Allah bir Muhammed Ali diyerek

Sak-i Kevser hem Aliyel Murteza

Allah bir Muhammed Ali diyerek.              

 

Seyrimde gördüğüm cennet bağıdır

İmam Hasan zakirlerin beyidir

Şah Hüseyin Sakka suyu dağıtır

Allah bir Muhammed Ali diyerek.

 

İmam Zeynel çilesini hak etti

Uyandırdı delili şavk etti

İmam Bakır peyk oldu pak etti

Allah bir Muhammed Ali diyerek.

 

İmam Cafer Erkânı eline aldı

Okudu yedullahı bir tamam kıldı

Cümle erenler darına durdu

Allah bir Muhammed Ali diyerek.

 

Gözcülük Musa-ı Kazımdan kaldı

Bahri olup aşk-ı ummana daldı

Ol İmam Rıza da kurbancı oldu

Allah bir Muhammed Ali diyerek.

 

Muhammed Taki de niyazı sundu

Aliyel Naki de kapıda durdu

Hasan-el Askeri pabucun verdi

Allah bir Muhammed Ali diyerek.

 

Muhammed Mehdi oldu pazuvant

Pazuvant olduğuna eyledi şazuvant

MEHEMMED’im tamam oldu bu hızmat

Allah bir Muhammed Ali diyerek.

Yedullah(el el üstüne):      Fetih Suresi 10, ayet. Musahip olan canların üzerine okunur. 
Buna Yedullah ayeti denir… “Gerçekten sana biat edenler ancak Allah’a biat etmiş olurlar. 
Allah’ın kuvvet ve yardımı, o biat edenlerin vefa ve sadakatinin üstündedir. Onun için kim 
cayarsa ancak kendi aleyhine caymış olur. Kim de Allah’a söz verdiği şeyi yerine getirirse, 
Allah’ta ona büyük bir mükâfat verecektir.”

 

 

 

ONYEDİ HİZMET SIRASIYLA ŞÖYLEDİR.

 

1,    Hizmet              MÜRŞİT                         Hizmeti

2,    Hizmet              PİR                                  Hizmeti

3,    Hizmet              REHBER                        Hizmeti

4,    Hizmet              ZAKİR                            Hizmeti

5,    Hizmet              GÖZCÜ                          Hizmeti

6,    Hizmet              DELİLCİ                        Hizmeti

7,    Hizmet              SÜPÜRGECİ                 Hizmeti

8,    Hizmet              PEYİKÇİ                        Hizmeti

9,    Hizmet              SAKACI                         Hizmeti

10,  Hizmet              KURBANCI                   Hizmeti

11,  Hizmet              ERKANCI                      Hizmeti

12,  Hizmet             YÜREKÇİ                       Hizmeti

13,  Hizmet              KAPICI                          Hizmeti

14,  Hizmet              PAZVANTCI                 Hizmeti

15,  Hizmet              KARA KAZANCI         Hizmeti

16,  Hizmet              KADINCIK ANA         Hizmeti (Çömçeci-niyazcı)

17,  Hizmet              İZNİKÇİ                        Hizmeti

 

Onyedi hizmet bu şekilde sıralanır, birlik ceminden başlayarak bütün cemlerde bu hizmetler 
uygulanır.

              1                                          7 

Haktan bize hidayet oldu    Aşık olan dolu içer

Pirim sana haber olsun       Muhabbette güller saçar

Şahtan bize name geldi      Mihman olan cemi dinler

Mürşit sana haber olsun      Peykçi sana haber olsun

             2                                       8    

Kimi okur kimi yazar          Bu yola giden hacıdır

Can cana surde adem dizer  Müminler Hakka duacıdır 

Gümra talip yoldan azar      Cemin kilidi kapıcıdır

Rehber sana haber olsun    Kapıcı sana haber olsun

            3                                          9

Hak kuluna eylemiş nazar   Bu yola giden hasların hası

Seyyah olup âlem gezer     Silinmiştir gönüllerin pası

Kalleş kişi cemi bozar        Doldurur verir engür tasını

Gözcü sana haber olsun     Tezekarcı sana haber olsun

            4                                            10

Şeyda bülbül bağın ister     Ta ezelden dedik beli    

Haktan yolun sağın ister     Muhammed Ali’nin yolu

Delil yanmaz yağın ister      Hüseyin’den gelir dolu

Delilci sana haber olsun      Sakacı sana haber olsun

           5                                              11

Zakirin zikri sazdır           Gelin gidelim irfana

Hakka sunulan niyazdır    Tavaf edelim erkâna

Okunan nefes düvazdır     Tekbir verelim kurbana

Zakir sana haber olsun      Kurbancı sana haber olsun   

       6                                         12
Cemde olur kardeş bacı          Kalbi dolu ulu kişi
Onlar cemde güruhu naci         Çiğ lokmayı sinmez dişi
Kırklar ceminde süpürgeci       Hizmettir lokmanın başı
Süpürgeci sana haber olsun      Niyazcı sana haber olsun                                      

                                                    13
                                       Şah Hatayi'm pire geldim
                                       Hak yolunu süre geldim
                                       Cümle muhib dara geldim         
                                       
İznikçi sana haber olsun.   

 

 

 

 

                TAHTACI - AĞAÇ ERİ - TÜRKMEN

 

                      Akdenize paralel olarak uzanan Toroslarda ve Batı Anadolu bölgesinde 
yaşayan Alevilerin  bir  bölümüne Tahtacı adı  verilmiştir. Ama  bu  canlar  kendilerine 
 
Tahtacı denilmesinden pek hoşlanmazlar ve Türkmen adı ile anılmak isterler. Bu nedenle 
yurdumuzun güney bölgesinde ve Batı Anadolu’da Türkmen terimi Alevi terimi ile eş 
anlamlıdır.

                   Tahtacı adıyla da anılan bu Türkmen(Oğuz Türkleri) topluluğu Türkiye’ye 
10. yüzyılın yarılarında gelmiştir. Bizans İmparatorluğu onları Toroslara ve Balkanlara 
yerleştirmiştir. 
Bu dönemde Anadolu’ya gelen bu insanların hangi inanç ve yoldan olduklarına dair 
yeterli bir bilgi yoktur.

            Malazgirt savaşından sonra Türklere Anadolu’nun kapıları sonuna dek açıldı. 
Bu dönemde buraya gelen Türkmenlerin bir bölümü Malatya, Maraş dağlarında ki 
ormanlık bölgeye yerleşti. Selçuklular bölgeye yerleşen bu topluluğa orman adamı 
anlamına gelen Ağaç-eri adını verdiler.

                   Selçuklu döneminde Ağaç-eri adını alan bu Türkmen topluluğu, geçimini 
ağaç ve orman ürünlerini işleyerek sağlıyordu.Buradan hareket eden Osmanlılar
 Ağaç-eri Türkmenlerine cemaatı tahtacıyan adını verdiler. Tahtacı adı buradan kaldı.

              Tüm yazılı kaynaklar tahtacıların Torosların Adana bölümünden yurda dağıldığını

Söylemektedir. Toroslara üzerinden batıya doğru uzanan Tahtacılar pirlerini (Mürşit-dede) 
Adana topraklarında bıraktılar. Bunlardan Hacı Emir Ocağı’nın piri İbrahim-i Sani Adana Güvercinlik’te ve Yanyatır Ocağı’nın Piri sayılan Dur Hasan Dede ise Ceyhan’ın Durhasan 
Köyünde kalmıştır. Türkiye’de yaşayan tahtacılar bu iki ocağa bağlıdırlar. Ocaklardan 
YanyatırOcağı daha sonra İzmir Narlıdere’ye yerleşmiştir. Bu ocağa bağlı Tahtacı 
oymakları üç oymakhalinde daha batıya dağılmış, Bunlardan KÂHYALI oymağı Balıkesir 
(Edremit)yöresine, MAZICI ve ÇİÇİLİ oymakları ise Çanakkale’nin değişik yörelerine
 yerleşmişlerdir.

               TAHTACILARDA MUHARREM

             Hz. Hüseyin’e ve onun yakınlarına reva görülen katliam, İslam aleminde varolan
 tüm Batıni zümreler gibi, Anadolu Alevileri için de önemli bir direnme noktası oluşturdu. 
Ali’ye ve onun evlatlarına duyulan sevgi, Kerbela olayının yarattığı öfke metaforu ile birleşti.
Öfke ve sevgi giderek merkeze oturdu.

            Tüm Aleviler gibi Tahtacılar da on iki gün su orucu (Muharrem Orucu) tutarlar.
 Bu orucun on günü Kerbela çölünde çölün kızgın sıcağında, elde kılıç savaşan melun Yezit 
ordusuna teslim olmayan, Hz. Hüseyin ve On iki İmam’ın anısına tutulur. İmamlar on iki 
olduğu için Hz. Hüseyin’in Şehadet gününde oruç kesilmez ve bu oruç onikiye tamamlanır.

            Yakınları gözlerinin önünde bir bir öldürülen Hüseyin, savaş sırasında bir ara atını 
sürüp Fırat’ın kıyısına ulaştığı halde, son anda su içmekten vazgeçip, yine savaş meydanına 
dönmüş, 
cennette dedesinin hazırladığı Ab-ı Kevser’e kavuşmuştur.

            Bu yüzden orucunu açan tahtacı su ihtiyacını hoşaf ya da ayran ile gidermeye çalışır. 
Erkekler tıraş olmaz, kadınlar yas sebebiyle oniki gün çamaşır yıkamaz. Akşam yemeğinden 
sonra ertek’e (sahur) ye kadar evlerde bir araya gelen aileler, dedelerin ya da aile büyükleri
nin, eski yazmalardan okuyup anlattığı Hz. Ali, İmam Hüseyin öyküleri dinler. Nefesler 
okunur, gözyaşları dökülür. Matem günleri böyle sürüp gider.

           Nihayet on birinci gün çamaşır yıkanabilir. On ikinci gün dede evinde Aşure kaynar. 
Dede evinde yenir. Sonraki günlerde talipler de aşure kaynatır.

           Aşureye tuz, şeker, üzüm, incir, kayısı, ceviz, fındık, fıstık, nohut, fasulye, hurma elma 
olmak üzere on iki çeşit katılır. Su ve buğday ana malzeme olarak düşünülür ve bu on iki çeşit
 içinde sayılmaz.

           Matem sona ermiş yüzler gülmeye başlamıştır. Üç gün boyunca yenilir içilir eğlenilir. 
Tahtacı Alevilerinin muharrem orucu sorası düzenlediği eğlenceler Anadoluda ki diğer Alevi topluluklarında rastlanmaz. Onlar Muharrem’i takip eden üç gün boyunca kazanlar kaynatır, 
kurbanlar keser ama yas sürmektedir. Tahtacı Alevileri ise mağarada sır olduğuna inanılan 
on ikinci imam Mehdi’nin Muharrem’in on ikinci günü sır olduğu kayadan çıkacağına inanır. 
Gelecek ve…

              Her Muharrem sonunda Mehdi’yi bekleyen Tahtacı, O’nu en güzel şekilde 
karşılamaya hazırlanmalıdır. Bu nedenle en güzel giysiler giyilir, kurbanlar kesilir, sofralar 
donatılır. Tahtacının kurbanı genelde cebraildir. Muharrem de ise koçlar kurban edilir. On 
ikinci gün akşam Narlıdere’de Mürşit evinin avlusunda sıra sıra dizilmiştir. Dede kurbanların
hayırlısını verir. Kurbancılar kurbanların başında beklemektedir. Evlerin daima güneye bakan 
kısmında çukurlar hazırlanmıştır. Kurban sol ayağının üstüne yatırılır. Ayakları batıda, kafası 
kerbelaya doğru güneydedir. Böylece kesilir. Mürşit diğer dedeler ve talipler iki katlı konağın 
alt katında geniş salonda erkân ile delili uyandırır, dolu üçler, nefes üçler, semah üçler, gün 
inmiş, gaz lambaları yakılmış. Tahtacı akşam serinliğinde semahtadır. Kurban pişince kurbancı 
gelip haber verir. O zaman dede “Ferraş gelsin” 
der ve süpürgeci meydanı kapatır. Hayırlısını alır. Dede avluya çıkar, kazanın hayırlısını verir, 
içeri geçer. Sofralar serilir, sofraları içerde hizmetliler serer. Üç dört bacı avluda aşçı bacıya 
yardım eder, kapıya getirip içeri verirler.

          TAHTACILARDA SEMAH

             Semah Alevi törenlerinin kutsal oyunudur. Onun Horasan’dan Anadolu’ya dek süren oluşumunda Şaman dini etkilerinden çokça söz edilir. O da içki gibi kutsallığını Batıni inancın 
sevilen anlatımı Kırklar’dan alır.

            Tahtacı erkânında musahip töreninde sadece bacılar döner. Önce dedeye niyaz edilir 
ve karşılıklı dar’da durulur. Sazandar ve gövender çalıp söylemeye başlar. Bacılar ayakları
dar durumunu bozmadan kollarını hareket ettirip semaha başlarlar. Bir müddet böyle devam
eder.Bu ağırlamadır. Sazların ritmi değiştirmesiyle yeldirmeye geçerler. Bunda da fazla hareket
 yok ama artık ayaklar dar’da değildir, sağa sola hareket edilir.

Ah yar yar

Yar dost dost

Şah şah

Kısımlarında bir defa dönerek eski durumlarına gelir ve semaha devam ederler. Bitiş 
ezgisiyle semah sona erer. Dedenin karşısında dar’a durur hayırlısın alırlar:

“Allah, Allah, Allah, Allah! Semahlar saf ola günahlar af ola. Muradı hâsıl ola. Tuttuğu 
ileri 
gide, Evi ocağı şen, kısmeti gür ola. Şah-ı Merdan yardımcı ola. Hizmetiyle yüzü ak, özü pak
ola. Semahları kırklar semahı ola On iki İmamlar katarından ayırmaya gerçeğin demine hüü!”

Musahip törenlerinde böyle iki bacı daha semaha kalkar ve üçleme tamamlanır. Bunun dışındaki semahlar kadın erkek bir arada dönülür. Genellikle iki ya da dört kişi kalkar semaha.

Bu sayı kırka kadar çıkabilir. Semahı daima kadın başlatır ve dönmek istediği erkeği 
kendi seçer. Semah dönecek bacı önce dedeye niyaz eder. Sonra semaha duracağı erkeğe 
giderek onunla niyazlaşır. Dönüp dar’a durur. Erkekler bu isteği geri çeviremez. Kalkar 
meydana gelir ve dedeye 
niyaz eder. Kadının karşısında dar’da durur. Nihayet sazandar ağır ağır semah ezgisini çalmaya 
başlar. Güvender nefese başlayınca kadın karşısında duran erkeğe gider niyazlaşıp yerine döner 
ve semaha başlarlar. Semah kolların ritme uygun sağa sola sallanmasıyla sürer. Üç kıtalık nefes 
sona erince sazandar bitiş ezgisini çalarak semahın ilk bölümünü tamamlar. Bu bölümün adı 
ağırlamadır. Semah durur canlar dar’da beklemektedir

Dede ağırlama hayırlısı verir ve semah tekrar yürür. Sazandar ikinci bölüme, yeldirmeye geçer. Güvenderin ilk sözleriyle semahçılarda dönmeye başlar. Yeldirme semahın hareketli bölümüdür. 
Şimdi ayaklar dar’da değildir. Uyumlu adımlarla ileri geri hareket edilir.”Ah yar yar, yar dost 
dost” sözleri söylenirken semahçılar bir tam daire dönüş yaparlar. Bitiş ezgisiyle sona erer.
 Canlar niyazlaşıp dar’a durur ve dededen yeldirme hayırlısın alır. Bu hayırlı da ağırlama hayırlısı 
gibidir. Canlar dedeye niyaz ederler. Bu sırada saki semaha duran erkeğe dem sunar. Erkek 
biraz içip bacıya verir, niyazlaşırlar, bacı da içer ve boş tası sakiye verir. Tekrar deye niyaz edip yerlerine otururlar. Başka canlar dar’a durup semaha başlarlar. Denizli yöresi ve Teke Yarımadası Tahtacılarında görülen, dinsel olmayan semah diyebileceğimiz mengi, İzmir körfezi çevresindeki Tahtacılarda yoktur.  

                                  ALEVİ- BEKTAŞİ  ULULARI     

 

 

  1.İmam Aliyel Murtaza  (doğum günü  nevruz)

 Nevruz’ un bayram sayılmasına sebep olan yönleri şöyle sayabiliriz :

A)      Hz. Ali’nin doğum günü olarak bilinmesi.Nevruz eski martın dokuzunda başlar ki 21 Mart  
gününe gelir. Üç gün sürer ve 12 sinde biter.Anlatıldığına göre Hz.Ali’nin doğum zamanı,
annesi Fatıma binti Esed  Beytullah-ı tavaf ederken sancı başlamış. Kendisine korkmaması 
tavafını tamamlaması  buyrulmuş.Ondan sonra gözden kaybolup Beytullah’ın  içine girmiş,
oradan ayın onikisinde çıkmıştır.

B)       Hz. Ali ve Fatımatü’z-Zehra’nın  evlenme günü olması.

C)      Hz. Muhammed’in Nübüvvet(yalvaçlık) inin meydana konulduğu gün olarak bilinmesi.

Hüseyin Hüsnü Erdikut Babadan bir örnek verelim :

                     Nübüvvet izhart bu günde oldu

Cenab-ı Ali de bu günde doğdu

Kainat bu günde nur ile doldu

Bu gün Nevruz oldu eyyam bizimdir

Sevinelim canlar bayram bizimdir.

Bir başka Nevruziyesinde ise şöyle seslenir :

Bugündür Mevlüd-ü Şah-ı vilayet

      Bu gün izhar oldu nur-u nübüvvet

     Bu güne müminler eyledi hürmet

     Nevruz bayramını kutlamak için

D) Türklerde yeni bir bahara kavuşularak kışlıklardan yaylalara doğru göçlerin başladığı gün 
olması.

E) Güneşin bu gün balık burcundan koç burcuna  girmesi.

F) Kış mevsiminin bitip , ilkbaharın başladığı gün olması.

                  Nevruz, Farsça’da yenigün anlamındadır. Hz. Peygamberin veda haccı yılında 
arifegünü  martın sekizine  ve bayram günü de dokuzuna  rastlamıştır.Hac dönüşü  Gadir-i 
Humm’da  peygamberin ünlü konuşmasını yapması ve Hz. Ali hakkında bir çok övücü
  
hadisler  söylemesi,
Ehl-i Beytini Müslümanlara emanet bırakması da yine mart ayı içindedir. Eski 9 Mart (21-22 
Mart) günü de  Nevruzdur.İlkbaharın başlangıcıdır. Yüzyıllardan beri yılbaşı sayılmış bir gündür
.Mart ayına Hz.Ali ve Ehl-i Beyti sevenler topluluğu bir çeşit kutsallık tanımışlardır.Nevruz 
Alevi ve Bektaşiler arasında Hz. Ali’nin doğum günü olarak tanınır.Yılda iki defa  9 Mart
 (21-22 Mart) ta ve  eski 11 eylül (23 Eylül) de gece ile gündüz bir olur.Marttakinden sonra günler ,eylüldekinden sonra geceler uzamaya başlar.Doğuda kıştan bunalma çok olduğundan
 
bahara rastlayan Nevruz günü üzerinde durulmuştur.
Erbain denilen kırk gün ve Hamsin 
denilen elli günlük dönemlerden ve havaya ,suya, toprağa düşen cemrelerden sonra
 Nevruz gününe ulaşılır.
  

              Prof. Dr. Süheyl Ünver , Nevruzun beşbin yıldan beri doğu dünyasında bilindiğini, 
orta Asya  Türklüğünün bayramı olduğunu yazar.

              21 Mart  günü ,İran  takvimine göre yılbaşıdır.Bu takvim dünyanın güneş etrafında 
dönmesine göre düzenlenmiştir ve gece ile gündüzün aynı uzunlukta olduğu 21 Mart gününde 
başlar. Nevruz (Yenigün) diye anılan bu günün üç bin  yıla, hatta bazı kaynaklara göre çok 
daha fazlasına yakın bir geçmişi vardır.O zamanlardan beri  hiçbir siyasi, dini,sosyal bir faktör
 
bu geleneğe etki yapmamış,bu günü unutturamamıştır.

                Günümüzde Anadolu’da kutlanan bu gün, İslamlığın kabulünden sonra bazı İslam 
adetleri eklenerek ufak değişikliklerle devam eder,yeni elbiseler giyilir,küçükler büyüklerin elini öper ,ziyaretlerine gidilir.          

      

 

 

          

 

 

                   2. İmam Hasan’ül  Mücteba

 

 

Adı                                             : Hasan

Ünvanı                                       :Mücteba(seçilmiş,seçkin)

Babası                                                    : Hz.Ali

Anası                                          :Fatma (Hz. Muhammed’in kızı)

D. yeri ve tarihi                         :Medine ,624

Çocukları                                   :Başta Abdullah,Kasım,Bakır ve Zeyd olmak üzere on beş 
erkek ve kız çocuğu olduğu söylenir.

Hakka yürüdüğü yer ve tarih  :Medine,670

Türbesi                                       : Medine’de

Hakka yürüme nedeni              :Muaviye eşi Cude’ye zehirlettirdi.

                                                    Cudenin annesi Ebubekir’in kız kardeşidir.Baba tarafın
dan Mervan ile akrabadır.

 Kişiliği-yapıtları                       :İmam Hasan bilgili ve alçak gönüllü birisiydi.Iraklılar halife
 ilan ettikleri halde o , Muaviye ve taraftarları (Emeviler) İslamiyet içersinde yarattıkları  düşmanlıklardan 
ve kötülüklerden vaz geçerler düşüncesiyle,Muaviye ile anlaşma yolunu tercih etti.Muaviye 
uzlaşma yazılıp taraflar ve tanıklar imzaladıktan sonra  Nubayle’ye gitti ; orada okuduğu hutbe
de “Ben” dedi,

              -“Hasanla bazı şartlara uyacağımı vaadederek uzlaştım ; ama o şartların hepside
 ayağımın altında;onların hiçbirini yerine getirmeyeceğim.”

              Ve dediğini yaptı da . Emir’ül – Mümin’e (A . M) , İmam Hasan’ın  bulundukları
 mescitlerde bile , lanet okuttu. Medine’de Mescid-i Nebi’de ,Müminler Anası Ümmü Seleme’
nin yüzüne karşı ve Ali’ye sövenin Resul-ü Ekrem’e sövmüş bulunacağına dair hadisi şerifi söylemelerine rağmen, inadına ısrar etti ve bu kötü adet ,Ömer bin Abdul’aziz zamanına  dek  sürdü.Alinin taraftarları öldürüldü,evleri yakılıp yıkıldı… ve Muaviye hayatının sonunda

Halktan oğlu Yezide zorla biat aldı, yerine onu bırakıp gitti.

 

 

 

  Hz. Hasan’la Muaviye arasında yapılan anlaşmaya göre :

 

1-Halkın , Allah’ın kitabına ve Hz. Peygamberin sünnetine uygun olarak idare edilmesi.

            2-Ali evlatlarına ve taraftarlarına (Alevilere) kötülükte bulunulmaması.

3-Ali evlatlarına ve taraftarlarına kötü söz söylenilmemesi.

4-Cemel ve Sıffin savaşında  şehit olanların evlatlarına maddi destek sağlanması.

5-Muaviye’nin  kendisinden  sonra kimseyi halife yapmaması.

 

 

               

 

 

 

 

 

 

                   3, İmam  Hüseyn’üş - şehid

 

Adı                                   : Hüseyin

Unvanı                             : Seyyid-üş-Şüheda (Şehitler ulusu) , veya Şah-ı Şehidan(Şehitler Şahı))

Babası                              : Hz. Ali

Anası                                : Fatma (Hz. Muhammed’in kızı)

D. Yeri ve tarihi               : Medine , 626

Çocukları                         : Ali Ekber,Ali Asker (ikisi de Kerbelada şehit oldu) , Ali Zeynel            

Abidin kızları Fatma , Sakine,Zeynep ; soyları Zeynel Abidin’de yürümüştür.

Hakka yürüdüğü ve tarih : Kerbela , 10 Ekim 680 (Hicri : 10 Muharrem 61)

Türbesi                  : Kerbela’da

Hakka yürüme nedeni      :Yezit ordularınca (Muaviye oğlu Yezit ve taraftarlarınca) Kerbela’da
şehit
edildi.

Kişiliği – Yapıtları           :Hz. Muhammed’in “Hüseyin bendendir ,ben Hüseyinden’denim.
Hüseyin’i
seveni Allah sever “dediği torunu imam Hüseyin, tek kelimeyle,Muaviye ve Yezit’in haksızlıklarına 

yolsuzluklarına, baskı ve zulümlerine karşı baş eğmeyen yiğit ve bilge bir insandı.Ezilen ve
horlanan 
yoksul insanların dostuydu.Sofrasındakileri onlarla üleşirdi, örnek kişiliğiyle gönüllere
taht kurmuştu.
Hz. Hüseyin haksızlığa karşı direnmenin ve baş kaldırının bir simgesidir.

                                           Hz. Hüseyin’idaha iyi anlamak için Kerbela’yı tanımak gerekir. 
Çünkü Kerbela demek Hz. Hüseyin demektir ; Hüseyin demek Kerbela demektir.

                                           Alevi-Bektaşi aşıklarının , ozanlarının işledikleri ağırlıklı konuların 
başında Hz. Hüseyin ve Kerbela dramı gelir.

                                           Korkunç Kerbela katliamında  ser verip sır vermeyen ,Yezid’e 
ve yezitliğe baş eğmeyen Hz. Hüseyin üzerine yazılan söylenen sayısız şiir,nesir…nefes,mersiye
ve methiyeler, Alevi-Bektaşi edebiyatında özgün bir yer oluşturur.

 

            Hz. Hüseyin’in  Kerbela Meydanında Yezit Ordularına Hitabesi :                                                 (Eğer siz in amacınız haksız yere benim kanımı 
dökmekse Ali oğullarına mazlumen ölmek zaten miras düşmüştür.Fikriniz eğer Hz. Peygambere 
eziyet etmekse İşte ben sıbt-ı Resulü kibriyayım öldürün.)

          İçtiler cam-ı şehadet  (şehitlik dolusunu)

         Hanedan-ı Mücteba

         Can feda olsun sana ey                                                                      

         Şehid-i  Kerbela

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                       4, İmam  Ali Zeynel Abidin

Adı       :ALİ

Unvanı :Zeynel Abidin ,(İbadet edenlerin bezentisi)Seyyed’üs Sacidin (secde edenlerin ulusu)

Babası  : İmam Hüseyin

Anası    : Şehr-i Banu  (İran hükümdarı Yezdcerd’in kızı)

D.yeri ve Tarihi  : Medine ,659

Çocukları   : Muhammed Bakır, Abdullah Bahir, Zeyd , Eşref, Hüseyn-ül asgar, Ali’yül Asgar 
başta olmak üzere on bir erkek, dört kız çocuğu olmuştur.

Hakka  yürüdüğü yer ve tarihi:Medine , 719 (bazı kaynaklara göre 713)

Türbesi  : Medine’de

Hakka yürüme nedeni  :Emevi halifelerinden Abdülmelik tarafından zehirletildiği söylenir.

Kişiliği –yapıtları  :İmamların soyunu sürdüren Zeynel Abidin Kerbelada babası Hüseyin şehit 
24 yaşındaydı.Aşura günü Zeynel Abidin hasta döşeğinde  yattığından, savaşa katılması için babası 
ona  izin vermemişti.  Katliamdan Halası Zeynep’in  desteğiyle kılpayı kurtulmuştu.

Ehlibeyt evlatlarından hayatta kalıp  imamların soyunu sürdüren Zeynel Abidin’di. Bu nedenle de kendisine Adem-i Sani (İkinci Adem) veya Adem-i Al-i Aba   (peygamber  soyunun başı) denilir
di.
İmam Zeynel Abidin de kendini ilme veren, bilinçli ve şair ruhlu bir kişiydi. O da babası ve dede
si gibi fakirin ve ezilenin dostuydu. Parayla köle satın alıp serbest bırakırdı.Yiyeceğini fakirlerle 
paylaşırdı. Önemli yapıtları: Sahfet-ül Kamile, Sahife-i Seccade ve Risalet-ül Hukuk’tur

                   

 

 

                           5. İmam  Muhammed BAKIR

 

 Adı  : Muhammed . 

Unvanı    :  Bakır .(geniş bilgi sahibi)

Babası   :Zeynel Abidin .

Anası  : Fatma (İmam Hasan’ın kızı). 

Doğum yeri ve Tarihi  : Medine , 677 (676)

Çocukları  :Caferi Sadık ,Abdullah Asgar ,Ali ve İbrahim adlı  dört oğlu ve Ümmü Gülsüm 
adında iki kızı olduğu söylenir.

Hakka  yürüdüğü yer ve tarih  : Medine ,733 (735) 

Türbesi   : Medine’de .

Hakka yürüme nedeni   : Emevi halifelerinden  Hişam tarafından  zehirletildiği söylenir. 
Kişiliği – yapıtları  :
İmam Muhammed Bakır  engin ilim sahibiydi. Kendisini tamamiyle İslam gizemciliğine (tasavvufa) vermişti. Politikayla  pek uğraşmazdı . Sözleri çağının bilginleri arasında 
bir kanıt niteliği taşırdı.

                    Muhammed Bakır’ın  kardeşi Zeyd’ i tutanlar da , Şia bünyesinde  Zeydiye adı 
altında  bir mezhep oluşturmuşlardı.Zeyd ve Zeyd’in oğlu Yahya  Emevi halifeleri tarafından 
asılarak öldürüldüler.

 

 

 

 

 

 

                    6, İmam Cafer SADIK

 

Adı                                           : Cafer

Ünvanı                                     : Sadık(doğru ,gerçek dost)

Babası                                      : İmam Muhammed Bakır

Anası                                        : Ümmü Ferve  (Ebubekir’in torunu Kasım’ın kızı)

D.yeri ve Tarihi                       : Medine ,699

Çocukları                                 : Eşi Hamide’den Musa Kazım , Muhammed , İshak  ve Fatma
(7 erkek ve   3 kız çocuğu olduğu söylenir.)

Hakka yürüdüğü yer ve Tar. :   Medine ,765

Türbesi                                    :  Medine’de

Hakka yürüme nedeni            : Abbasi halifelerinden Mansur tarafından  zehirletildi.

Kişiliği-Yapıtları                     : İmam Cafer  Sadık gerçekte bir tasavvuf ehliydi, bir 
düşünürdü. İslam hukuku, tefsir , hadis , kimya , ve felsefe konularında  yayımlanmış bir çok 
eseri vardır. İmam Cafer Sadık,çağının ünlü bilginlerince saygı duyulan ve taktir edilen bir ilim adamıydı. Hanefi Mezhebinin kurucusu Ebu Hanife (Numan bin Sabit) Cafer Sadık hakkında 
şunu söylüyordu. “İslam hukukunda Cafer Sadık’tan  daha ilerde  kimse görmedim ”  İmam 
Cafer Sadık , Ehl-i Beyt yolunun (Aleviliğin) esaslarını töre ve kurallarını yeniden toparladı ve 
belli kurallara bağladı.Onun bu çalışmalarından sonra  Alevilik yolu ,”İmam Cafer’in yolu” olarak 
ta adlandırıldı.Alevi camiasının esaslarını belirleyen “ İmam Cafer Buyruğu” dur.

 

     7. İmam  Musa KAZIM

 

Adı                                          : Musa

Ünvanı                                    :  Kazım (öfkesini yenen)

Babası                                     : Cafer Sadık

Anası                                       : Hamide

D.yeri ve Tarihi                      :  Medine , 745

Çocukları                                :  Rıza,İbrahim,Abbas,İsmail,Ahmet,Muhammed,Hazma,
 Abdullah ve Zeyd

Hakk’a yürüdüğü yer ve tarih:Bağdat-Kazimiye,799

Türbesi:Bağdat-Kazimiyyye’dedir

Hakk’a yürüme nedeni:Abbasi halifelerinden Harun Reşid tarafından devamlı göz altında tutuldu,zindanlara atıldı ve sonunda hastalanarak öldü.

Kişiliği-Yapıtları:Diğer imamlar gibi Musa Kazım’da,kendisini ilme ve tasavvuf düşüncesine veren,fakirleri koruyan,alçak gönüllü ve engin düşünceli bir insandı.Musa Kazım,haksız yere 
kendisi zindanlara attıran,zulüm ve işkence ettiren Harun Resit’e Bağdat zindanından şöyle bir 
yazı yazmıştır: “Benim hiçbir günüm belasız geçmedi:Senin ise her gün refah,saadet ve sevinçle geçiyor.Sonunda her birimizin ikişer günümüz var.Birisi ölüm günü.Ergeç ikimizde bir gün ölüp gideceğiz.Ötekisi,bundan daha önemli,yani asıl ve en esaslı gün ki,o da kıyamet günüdür.Haklı
ve haksızların ortaya çıkacağı 
ve ayrılacağı gün.İşte o gün.İşte o gün senin için bela ve cefa günü,benim için de sefa günüdür.
İmam Musa Kazım’dan sonra İmamet makamına oğlu Muhamed’e dayanır.Muhammed’e ,
zamanlarını özellikle ibadet ve tasavvufla için, “İbrahim Mükerrem Mucab”takma adı
verilmişti.Muhammed kardeşi Ali Rıza’yla Türkistan’an göçtü.Daha sonra Hora san’a yerleşen Mücab,orada Hakk’ayürüdü ve Kunabad’da toprağa verildi.

 

 

 

 

                      8 . İmam  Ali RIZA

 

 

Adı                                                : Ali

Ünvanı                                          :  Rıza , Sultanı Horasan (Garib el guraba “gariplerin garbi” )

Babası                                           :  Musa Kazım

Anası                                             :  Mersiye

D . yeri ve Tarihi                          :  Medine ,770

Çocukları                                      :  Muhammed Taki ve bir de kızı olduğu söylenir.

Hakk’a yürüdüğü yer ve Tarihi :  İran’ın Tus kenti ,818

Türbesi                                         :   Tus kentinin Senabat Köyünde

Hakka yürüme nedeni                :  Abbasi halifelerinden Memun  tarafından zehirletilerek şehit edilmiştir.

Kişiliği - Yapıtları                    :Bilgili ve alçak gönüllüydü.İslam hukuku ve tıpla ilgili risaleleri  (yazıları) vardır. Abbasi halifelerinden  Harun Reşid , ülkeyi oğulları Memun ve Emin arasında paylaştırmıştı. Memun merv’de Emin ise Bağdat’ta oturuyordu. Babalarının ölümünden sonra iki kardeş  arasında kavga çıktı. Annesi Türk olan  Memun bölgesindeki Türkmen boylarının ,Ehl-i 
Beyt taraftarlarının desteğiyle Emin’i yendi. Savaşı kazandıktan sonra , halifelik makamını Ehl-i 
Beyt soyuna bırakacağını vaat eden Memun , İmam Rıza’yı Medine’den çağırır ; hilafeti kendisine bırakmayı önerir. İmam Rıza olayın içersinde politik oyunlar olduğunu bildiği için halifeliği kabul etmedi.Bunun üzerine Memun  İmam Rıza’yı veliaht ilan etti.Memun kızı Ümmü Habibe ‘yi İmam 
Rıza ile evlendirdi. Beraber Irak’a giderken Tus şehrinde yedikleri bir yemekte zehirlendiler. 
İmam Ali Rıza kurtulamadı.Tus kentinde Harun Reşid’in kabrine yakın bir yerde toprağa verildi.

 

                    9 . İmam  Muhammed Taki

 

Adı                                             : Muhammed

Ünvanı                                       : Taki (tanrıdan sakınan , kendini gözeten)

Babası                                       : İmam Rıza

Anası                                        : Sabike

D .yeri ve Tarihi                       : Medine , 810(811)

Çocukları                                  : Ali Naki ,Musa, Hasan,Muhammed adında dört oğlu,Hakime, Hübeyre, Ümame ve Fatma adında dört kızı vardı.   

Hakka yürüdüğü yer ve tarihi  : Bağdat Kazımiye,835

Türbesi                                        : Bağdat, Kazımiye’de İmam Musa Kazım’ın türbesinin  bitişi
ğinde 

Hakk’a yürüme nedeni            : Abbasi halifelerinden Mutasım tarafından zehirletildiği söylenir        

Kişiliği – Yapıtları                    : İmam Muhammed Taki iyi bir eğitim görmüştü. İslam hukuku konusunda derin bilgisi vardı. Abbasi halifelerinden Memun ,İmam Rıza öldükten sonra  ,henüz
küçük yaşta olan oğlu Taki’yi Medine’den yanına getirtti.Kızı Ümm’ül Fazl ile evlendirdi. Memun’
un ölümünden sonra halifeliğe gelen oğlu Mutasım,Taki ‘yi  zehirletti.(Bazı kaynaklara göre de 
Mutasım veya karısı Ümmü Fazl tarafından zehirletildi.)

 

 

 

 

 

 

10. İmam Ali NAKİ

 

Adı                                                : Ali

Ünvanı                                          : Naki ( nakıyy, nakıyye, temiz ),

                                    Hadi ( hidayete kavuşturan, doğru yolu gösteren )

Babası                                                     : İmam Muhammed Taki

Anası                                           : Semanet

D.Yeri ve tarihi                           :Medine, 828

Çocukları                                    : Hasan’ül Askeri, Hüseyin, Muhammed, Cafer adlı oğulları 
ve
bir de kızı olmuş.

Hakk’a Yürüdüğü yer ve tarih :       Irak – Samara 868

Türbesi                                         : Irak – Samarra’dadır.

 

Hakk’a Yürüme Nedeni : Abbasi halifelerinden Mütevekkil’in oğlu Mutezzin                                                         tarafından zehirletildiği söylenir.

Kişiliği – Yapıtları  : Kendisini bilim ve kitaplara veren, özellikle İslam hukuku konusunda 
derin bilgisi ve yapıtları olan bir kişiydi.

Başlıca yapıtları : Cebr ve Tafviz ehline yazdıkları Risale;  Kadı Yahya’nın sorularına cevaplar;
Dini Hükümlere dair sözler.

 

    11 . İmam Hasan ASKERİ

 

Adı                                              :Hasan

Ünvanı                                        : Askeri(Samarra’da  Askerlerin bulunduğu bir bölgede otururdu.Askerlerle olan iyi ilişkilerinden dolayı kendisine “Askeri” takma adı verilmiş.)

Babası                                         : Ali Naki

Anası                                           : Selil (Hadis ve Ayetleri ezbere bildiği için ,Hadis takma 
adıyla çağrılmış.)

D .yeri ve Tarihi                         : Medine , 846

Çocukları                                    : 12 . ve sonuncu İmam Muhammed Mehdi , başka çocuğu olmamış.

Hakk’a yürüdüğü yer ve Tar.  : Irak-Samarra ,873(874)

Türbesi                                       : Irak- Samarra’dadır.

Hakk’a yürüme nedeni             : Abbasi Halifelerinden Mutemid tarafından bir süre zindan
lara atıldı,göz altında tutuldu,zehirlenerek 27 yaşında hayata gözlerini yumdu.

Kişiliği – Yapıtları                    : Akla ve mantığa dayanmayan inancın nafile(boş) olduğuna 
İnanan Hasan Askeri, ilim ve irfan konusunda şöyle diyordu : “Bütün dünya ve dünyada ne varsa 
hepsi bir lokma olsa , bende o bir lokmayı alsam, ilim ve irfan sahibi birine versem, gene de onun hakkını ödeyememekten korkarım. Ama bilgisiz, kötü bir kişiye bir yudumcağız su versem, aşırı gittiğimden ve israf ettiğimden korkarım”.  

 

12 . İmam Muhammed MEHDİ

 

Adı                                              : Muhammed

Ünvanı                                        : Mehdi (doğru yolu tutmuş olan ; Allah tarafından hidayete erdirilen kişi) Sahib-üz zaman(zamanın sahibi) Sahib-üd Dar (yurdun sahibi) Kaim (ayakta 
duran, sürüp giden) Muntazar (beklenilen,gelmesi umulan) Hüccet (kesin delil)

Babası                                       : Hasan Askeri

Anası                                         : Nercis Hatun

D. yeri ve Tarihi                       : Samerra ,868(869)

 

    İmam Muhammed Mehdi’nin küçük yaşta , bazı kaynaklara göre  5  yaşında gaybete karıştığı ,

(gizlendiği , gökyüzüne çekildiği ) ve günün birinde kıyamet günü zuhur edip yer yüzüne tekrar  döneceğine inanılır.

 

 

 

             

 

                 ONDÖRT   MASUM  PAKLAR

 

                 Ondört  Masumu Paklar , Oniki İmamların erginlik çağına varmadan şehit edilen çocuklarıdır.

                 Emevi ve Abbasi iktidarları zulüm ve katliamlarını sadece Ehl-i Beyt’in büyüklerine 
değil, çocuklarına karşı da yaptılar. Küçük yaşta şehit edilen, sayıları Ondört kişiyi bulan bu 
gencecik çocuklar Alevilerce suçsuz, günahsız ve temiz anlamına gelen  “Masumu pak” adıyla
anılırlar.

Ondört Masumu Paklar sırasıyla şunlardır :

1- Muhammed Ekber

 İmam Ali’nin oğlu ,40 günlük iken Tahir şehit etmiş ; kabri Medine’dedir.  

2- Abdullah

İmam Hasan’ın oğlu. 7 yaşında iken Amr oğlu Talha şehit etmiş ;kabri  Medine’dedir.

3- Abdullah

İmam Hüseyin’in oğlu.İki yaşında iken Kerbela’da  Ezrak’ın oğlu Utbe şehit etmiş; kabri Ker
bela’da .

4 –Kasım

İmam Hüseyin’in oğlu. 3 yaşında iken Kerbela’da Huzeyme-i Kahili şehit etmiş;kabri

Kerbela’da.

5- Hüseyin

İmam Zeynel Abidin’in oğlu, 6 yaşında iken Nevfel oğlu Muaviye ve Mansur oğlu Ahmet şehit 
etmiş; kabri Kerbela’dadır.

6- Kasım

İmam Zeynel Abidin’in oğlu, üç yaşında iken Adeb oğlu Yezit Senan şehit etmiş; kabri

Basra’dadır.

7- Aliyüül Aftar

İmam Muhammet Bakır’ın oğlu 3yaşında iken Mansur oğlu Ahmet şehit etmiş; kabri Bestam’
dadır.

8-Abdullah  Asgar  İmam Cafer Sadık’ın oğlu. 3 yaşında iken İbn-i Mercan şehit etmiş ; 
kabri Bestam’dadır.

9-Yahya Hadi   İmam Cafer Sadık’ın oğlu. 3 yaşında iken  Mahmut Küfi oğlu Abdullah şehit 
etmiş ; kabri Bağdat’tadır.

10-Salih  İmam Musa Kazım’ın oğlu. 4 yaşında iken Abdullah oğlu Osman şehit etmiş ;kabri Şiraz’dadır.

11- Tayyib  İmam Musa Kazım’ın oğlu. 7 yaşında iken  İbrahim Dımışkı ‘nın oğlu Yusuf şehit etmiş ;kabri Rey’dedir.

12- Cafer Tahir  İmam Muhammed Taki’nin oğlu . 4 Yaşında iken İbrahim Dımışkı ‘nın oğlu 
Yusuf şehit etmiş ; kabri İran Kum kentindedir.

13- Cafer  İmam Ali Naki’nin oğlu . 1 yaşında iken  İbrahim Dımışkı’nın oğlu Mehmet Nasır
 şehit etmiş; kabri Rey’dedir.                

14-Kasım  İmam Ali Naki’nin oğlu . 3  yaşında iken  İbrahim Dımışkı’nın oğlu Mansur şehit 
etmiş.

 

 

 

 

 

 

 

                          

            

 

 

 

 

              ONYEDİ   KEMER BEST

 

              Onyedi Kemerbest  , Hz. Ali tarafından Kemer (kuşak) bağlanan , yani nasib (icazet) 
verilen kutsal kişilerdir.Kemer, Hırka ve Tac Dervişlik,Mürşitlik mertebesine varmış,kemale ulaşmış ,hakikate ermiş kişilere Pir veya Mürşit tarafından giydirilirdi.Hz. Ali’de bu anlamda,
 kendisiyle beraber aynı düşünce, felsefe ve inancı paylaşan ; bu yönde hizmet veren kişilere
 kemer kuşatmış ve icazet vermiş . Daha açık bir deyişle  Onyedi Kemerbest’ler Hz. Ali’nin 
fikir ve mücadele arkadaşlarıdır.  

   Onyedi  Kemerbest’in isimleri  şöyledir :

1-Selmanı Farisi (17 yaşında iken Medine’de eceliyle Hakk’a yürüdü.)

2-Muhammed  (Ebubekir’in oğlu.Mısır valisi iken Medih oğlu Muaviye tarafından şehit edildi.)

3- Malik-i Ejder ( Muaviye tarafından zehirletildi.)

4-Yaser oğlu Ammar  (Sıffin savaşında  şehit edildi.)

5-Veysel Karani  (Sıffin savaşında Muaviye’nin emriyle şehit edildi.)

6- Ebu-Zer-i Gaffari (eceliyle Hakk’a yürüdü.)

7-Huzeyme İbn-i Haris (Sıffin savaşında şehit edildi.)

8-Bedi-i Hazai oğlu Abdullah (Sıffin savaşı da şehit edildi.)

9-Haris oğlu Abdullah (Sıffin savaşında şehit edildi.)

10-Ebül-Heyşemut-Tihani(Sıffin savaşında şehit edildi.)

11-Haris-i Şeybani(Sıffin savaşında şehit edildi.)

12-Utbe oğlu Haşim(Sıffin savaşında şehit edildi.)

13-Ebi-huzeyfe oğlu Muhammed (Mısır’da şehit edildi.)

14-Kanber Ali Sultan (Haccac-ı Zalim şehit etti.)

15-Vezza oğlu Mürtefi(Sıffin savaşında şehit edildi.)

16-Kays-i Hemedani oğlu Sa’d(Sıffin savaşında şehit edildi.)

17-Abbas oğlu Abdullah (Nerede ve ne şekilde Hakk’a yürüdüğü bilinmiyor.)

 

 

  TAHTACI TÜRKMENLERDE  CENAZE TÖRENİ                       

              İzmir Narlıdere’de bulunan Yanınyatır  Ocağına bağlı olan Türkmenlerde  cenaze
töreni sırasıyla aşağıdaki gibi yapılır.

              1-TAHARET SUYUNA KOYMA

              Cenaze , akşam  üzeri, gün batımı gibi defin zamanın  yetmediği, yada dışardan gelmesi beklenen yakınlarının yetişmesi için gece  evde bekletilir .Evin  en geniş odasının orta yerine  yere 
bir yatak serilir. Mevta yatırılır, başucuna  delil konur ve 12 hizmet görevlilerinden “Delilci 
(Çerağcı)” delili uyandırır . Cenazeyi yıkamakla görevli (özel bir görevli yoktur,cenaze sahibinin çağırdığı kişi)  biraz ılık su ile  mevtayı ölürken pislemiş olabileceği  gerekçesiyle  taharetlendirir 
yani edep yerlerini yıkar ve bir bez ile kurular.   

              2-ERKAN  VURMA

             Cenaze  taharet suyuna konduktan  sonra  şayet  var ise DEDE okur, yok ise Rehber 
veya Sazandar (Zakir) , eğer o an için  o  da yoksa  bilen herhangi biri  okuyabilir. Kadınların 
erkanını erkekler vursa da  taharet suyuna kadınlar tarafından konur ve kadınlar tarafından yunur. Taharet  suyuna koyan kişi yıkama işini de yapar.         

             ERKAN DUASI

             Sağ  el mevtanın göğsüne  konur ve üç defa şu dua okunur:Bismişah- Bismişah Geldik dünya evine, göçtük ahret evine ,bağlandık  on iki  imam yoluna . Haldir hal,
yoldur yol . Yürü bre Allah’ın kulu gittiğin cennet evi , daldığın ahret gölü .Mükerrem 
evvel Mükerrem sani benim elim değil , Şah ustasının eli .

              3-SAZINI ÇALMAK

              Kadınlar cenazenin başın da sabaha kadar bekler ve  ağıt yakarlar . Erkekler ise 
dışarıda evin bahçesine bir meydan ateşi yakarlar ve orada beklerler. Biraz zaman geçtikten 
sonra Sazandar (Zakir)  sazıyla içeri girer mevtanın başucuna  delilin yanına oturur . Kadınlar 
ağıdı bırakıp  sazandarı dinlemeye koyulurlar. Sazandar ölümle ilgili üç nefes okur. ( orada ölüm 
nefesi dışında nefes okunmaz) sonra dışarı çıkar. Kadınlar ağıtlarına devam ederler. Gecenin 
ilerleyen saatlerinde  iki ya da üç sefer daha saz çalınır ki bunda amaç ağlamaktan yorgun düşen kadınlara biraz olsun nefes aldırmaktır. 

               4-CENAZE YUMA

             Önce  yüzü , eli ve ayakları yıkanır  yani abdest aldırılır. Sonra  yüksek sesle üç defa şu 
sözler okunur :       Elimi koydum  döşüne ,başını koydum musalla taşına, sade senin değil,cümle 
alem başına.”

            Bu işlemlerden sonra  bütün vücudu yunur ve orada bulunan canlardan helallik alınır.

 

 

            HELALLİK ALMA

    Eeey   cemaat…!!

Bu mevta  gayrı ben gidiyom

Yanıma gelenlere selam söylen

Acep  hali ne diye soranlara selam söylen

Soyun beni koyun teneşir üstüne

Yuyan ahbaplara selam söylen  diyo.

 

Ah neden düştüm ben  senin hırsına

Doyamadım bu dünyada eşime dostuma

Namaz için gelip benim üstüme

Duranlara selam söylen  diyo

 

 

 

 

 

Eeey cemaat….!!

Bu mevta  gayrı ben gidiyom

Gelen komşulara selam söylen diyo

Benim hakkım sana helal olsun

Diyen komşulara selam söylen diyo.

 

Hakkınızı helal edin….. Helal  edin…. Helal edin

(Helal olsun dan sonra)

Allah Allah ya Allah  ya   Muhammet

Ya Ali sendendir medet

Allah taksiratını affetsin cennet  mekanı olsun…

 

          ÖLÜM  NEFESLERİ

 

            Anam anam kadın anam

           Otur akşamdan başıma                          

           Seyreyle gözüme kaşıma

           Anam daha göremen beni

 

           Kara toprak bundan böyle

           Sarar  ana şefkatiyle

           Emdim sütünü helal eyle

           Anam daha göremen beni

 

           Kapıdan karlar  tozuyor

           Komşular mezar kazıyor

           İçinde bir can yatıyor

           Anam daha göremen beni

 

           Aşağıdan gelir sucusu

           Çırpınır gelir bacısı

           Dayanılmaz çok acısı

           Anam daha göremen beni

 

          Pencereden kar geliyor

          Ölüm acı zor geliyor

          Kul Himmetim Hak biliyor

          Var git ölüm  ne kaldı bizde       


Be hey acayip adem

Öldüğünü bilemesin

Korlar bi karanlık dama

Kapı baca bulamazsın

 

Yağmur yağar yeller eser

Mezarı başına yıkar

Seksen bin canavar sıkar

Hiç birine varamazsın

 

Gel bu öğüdü al benden

Yarın fırsat gider elden

Hak saklasın cehennemden

Karanlıktır çıkamazsın

 

Yer pamuk olur atılır

Cümle deryalar katılır

Dilin damağın tutulur

Doğru cevap veremezsin

 

Pir Sultan’ım derki deli

Elden koymaz doğru yolu

Ne yanarsın dünya malı

Birini alıp gidemezsin



İşte geldim işte gittim

Yaz çiçeği gibi bittim

Şu dünyada neler ettim

Ömürcüğüm geçti gitti

 

İşte geldi yuyucular

Tenime su koyucular

Kefenim elinde hoca

Kefenciğim biçti gitti

 

Ellettiler mezarıma

Toprak attılar serime

Sığındım gam keremime

Gözümün yaşı taştı gitti

 

İmam telkine başladı

Bir sevapçık iş işledi

Gomşular bizi boşladı

Geri dönüp gaçtı gitti

 

Kul Himmet’im oldu tamam

İşte geldi ahir zaman

Yardımcımız Onikimam

Can toprağa aktı gitti



Uçtu havalandı gönülün kuşu

Konmayınca  gönül yardan ayrılmaz

Suyumu ısıtsalar tenimi yusalar

Yunmayınca gönül yardan ayrılmaz

 

Ustakesler gelmiş  tabutum ölçer

Nazlı yar gönlümden kah gelir geçer

Ulu terziler gelmiş kefenim biçer

Biçmeyince gönül yardan ayrılmaz

 

Nazlı yar gönlüne gelmesin hata

Daha yol gider mi buradan öte

Eyersiz yularsız ağaçtan ata

Binmeyince gönül yardan ayrılmaz

 

İneyim gideyim tozlu yollara

Karışaydım  boz bulanık sellere

Adı şanı duyulmadık ellere

Gitmeyince gönül yardan ayrılmaz

 

Ahdım kaldı şu  ceylanın ahdında

Deremedim güllerini vaktında

Bir uzun gecede  kolum altında

Yatmayınca gönül yardan ayrılmaz

 

Nitmeli de deli gönül nitmeli

Aramazlar gurbet elde yiteni

Mezarım üstünde çakır dikeni

Bitmeyince gönül yardan ayrılmaz

 

Pir Sultan Abdal’ım canım cezada

Bir yiğin atım yok yolum gözede

Ecel şerbetinden verin bize de

İçmeyince gönül yardan ayrılmaz

 

Vefat ettim şu dünyadan

Gidiyorum dertli dertli

Endim turaba döşendim

Gidiyorum dertli dertli

 

Aha bak gözümün yaşına

Daha ne gelecek başıma

Endirdiler musalla taşına

Gidiyorum dertli dertli

 

Musalladan kaldırdılar

Yönüm Hakka dönderdiler

Sinimi Hakka gönderdiler

Gidiyorum dertli dertli

 

Vardım sinimin  başına

Zebaniler sual sordu

Ali’m  şefaatçı oldu

Gidiyorum dertli dertli

 

Pir Sultan’ım ne olacak

Bizler sizlere varacak

Şu dünyada kim kalacak

Gidiyorum dertli dertli

 

 

  OSMANLI – KÜRT İTTİFAKI VE TÜRKMEN KATLİAMI

              Yavuz Sultan Selim (1512-1520)in Osmanlı tahtına geçmesiy
le T
ürkmen sürgün ve katliamları hat safhaya varır.24Ağustos 1514
de
ki
Şah İsmail ile Yavuz Sultan Selim arasında geçen Çaldıran Savaşı
 
ön-cesi kırk binin   üzerinde   Türkmen   katledilir.  Savaş  meydanında   öldürülen Türkmenler hariç…. Prof.  Dr.  Faruk  Sümer;   Safevi   Devletinin Osmanlılardan daha Türk çok  bir    Türk Devleti olduğunu söyleyerek : Safevi Devletinin kurucuları: Anadolu Kızılbaş Türk oymaklarıdır. Devletin resmi dili Türkçedir. On iki hayvanlı Türk Takvimini kul-lanmaktadır. Askeri teşkilatlanmaları Türk sistemidir. Edebiyatı vb. yazı sistemleri Türkçedir Demektedir ki, bütü
n kaynak
lar bu hususu doğrulamaktadır. Yine Akkoyunlu Devleti ve Karamanoğulları Beyliği, Osmanlılardan daha T
ürktür. Çeşitli Tü
rk
men oymaklarından ve Bayındır Beylerinin kurucusu olduğu a
şiretler konfederasyonundan meydana gelen Akkoyunlular için John E. Woods; 300 Yıllık Türk İmparatorluğu demektedir ki isabetli bir saptamada bulunmaktadır    .

         Kur´anı ilk Türkçeye çeviren ve Saray dahil her alanda Türk Dilini hakim kılan   Akkoyunlular gerçek anlamda bir Türk  Devle
tidir. Osmanlı  T
ürkmenleri  aşağılarken Dede korkut ise şö
yle der : 
Karanlıkta  yolumu  yitirirsem parolam Allahtır.Soylu kuralın taşıyıcısı ,efendimiz Bayındır Handır      

“Salur Kazan’dır savaş gününün galibi”

       Bölgede hüküm süren Akkoyunlu ve Safevilerin Türkdilinin yöreye hakim    olmasından   rahatsızlık   duyan  Kürt  Mollası  
İdris  Bitlisi; Osmanlılar   ile  i
şbirliği  yaparak  Tükmenlerden  intikam alır. Yavuz Selime  kadar Doğu Anadoluda Türkmen hakimiyeti vardır. Yavuz ise; Şafi  mezhebinden  Nakşibendi  tarikatından  Kürt molası  Şeyh İdris-i Bitlisinin önerisi ve planlamasıyla­­­­­­   Doğu ve Güney Anadoluda Türkmenler katledilmişler, kurtulanlar ise Azerbaycana kaçmışlardır. Türkmenlerin   oldukları   idari  beylikler  ve  toprakları;  Yavuz
un imzaladığı boş fermanları, İdris-i Bitlisi doldurarak Kü
rt 
A
şiret reisine ve ağalarına vermiştir.  Böylelikle   bugünkü 
 
doğudaki   feodalizmin temelleri atılmıştır.
İdris-i Bitlisi (Ö
. 8 
Kasım 1520 )
Selim Şah Name

                                                                                                                          2

adlı eserinde; başta Diyarbekir olmak üzere Kürdistan memle
ketinde
Kürt beyleri ve Kürt taifesinin mü
lk, millet, mezhep 
ve irsi bağlarının
nasıl güçlendirdiğini anlatırken, ş
ehir ve 
y
öre adlarını tek tek vererek Kızılbaş Türkmenleri de nasıl katlettiklerini Allahın ve Padiş
ahın yanında olan bir Molla 
olarak
zevkle ve kana susamış bir vampir edasıyla anlatmak
tadır. K
ürtler  dirlik ve birliklerini İdris-i Bitlisiye borçluyken, Türkler ise, Yavuz Selim ile  İdris-i Bitlisi
nin yaptıklarını 
lanetle anmaya devam edeceklerdir. B
üyük bir Tü
rk katili 
olan İdris-i Bitlisi
nin bütün eserlerini Tü
rkmen Tarihi 
a
çısından Türklük bilincine sahib bir tarihçimiz tarafından  incelenip gerçek anlamda Anadolu Türk Tarihi
nin bir 
kesitini ayakları
üstü
ne oturtulması gereklidir. 
Yunan mezalimini ağızlarında sakız eden
Türk Milliyetç

Yazarları
Yavuz ve İdris-i Bitlisinin Tü
rk katliamlarını 
g
örmezden gelmektedirler.

Yavuz döneminde Osmanlı yönetiminde görev alan İdris Bitlisi 
ve Bıyıklı Mehmet Pa
şa ile Kürt Aş
iret Ağalarının durumları 
i
çin; bugün kürt guruplarından KOMKAR belgeli olarak şö
yle
 demektedir ki 
çok ilginçtir:

1535ler de böyle bir  icazet vererek, beylik topraklarının 
b
ölünmesini kolaylaştırmıştır. Kanuni Sultan Sü
leyman 
ferman namesinde aynen
şöyle diyor:

          Bey öldüğünde eyaleti kaldırmayıp bütün hududu 
ile M
ülknameyi Humayun uyarınca oğlu bir ise, O
na 
kalacak, eğer m
üteaditise,istekleri ü
zerine  kale  ve  yerleri,  
aralarında  payla
şacaklardır.  Uzlaşmazlarsa, Kürdistan 
beyleri nasıl m
ünasip görürlerse ö
yle yapacaklar ve 
m
ü
lkiyet yoluyla bunlara ebediyete kadar ila ebed devran 
mutaarrıf olacaklardır. Eğer  Bey , varissiz,  akrabasız   
 
ölmüş  ise, o zaman eyaleti hariçten ve yabancılardan  
hi
ç   kimseye    verilmeyecek   Kürdistan    Beyleri   
ile g
örüşülüp  ve   ittifak    edilip    onlar    bölgenin     
Beylerinden    veya Beyzadelerinden her kimi uygun 
g
örürlerse ona tevcih edecektir. (Hükmi Şerif,  Topkapı 
 Sarayı  M
üzesi  Arşivi  E. 11960  sayı-İstanbul)   Kürt 
Osmanlı Anla
şmasının mimarı Mevlana İdris
tir.
 Bu anla
ş
mayı kabul eden ve gerekli bulan Yavuz
 Sultan Selim
dir.

İkisi de 1520de maalesef ölmüşlerdir. Sultan   Selim  
Mevlana   İdris
e; Git   Kürdistan  Beylerini  ve  emirlerini 
 topla,  kendi  aralarında  bir

                      3

 

beylerbeyi   seçsinler  demişti.

Mevlana İdris ise, Kürt beylerini çok iyi tanıdığı için 
kestirmeden bir beylerbeyi Sultan
dan istemiş
ve Bıyıklı 
Mehmet Pa
şayı tavsiye ederek bu iş
i noktalamış idi. 
Diyarbakırlı bir K
ürt olan Bıyıklı Mehmed Paşada ç
ok 
erken gitti ve bundan sonra K
ürdistan Eyaleti Başkentine Mekadonlu komutanlar gelmeye baş
ladı. Kanuni Sultan
S
üleyman, bilerek veya bilmeyerek 1533-34lerde Bitlis

Şeref Handan alıp bir fermanla Ulame Tekelu
ya veriyor. 
Direnen Bitlis Beyi
nin üstü
ne Diyarbekir Beylerbeyi ve
kuvvetleri ile b
ütün Kü
rdistan beylerinin kuvvetlerini de 
katıyor ve Ulame
yi baş
komutan olarak atıyor. Aynı Sultan
1535
lerde Bağdat seferini yaptıktan sonra Kü
rtleri 
tanımaya ba
şlıyor veya bunlarsız  bir  şey  yapamayacağını  anlayarak  babasının Amasyada   imzaladığı   anlaşmaya   yukarda  verdiğim  arşiv numaralı Hükm-i Ş
erif-i yayınlıyor.
 Neticeye baktığımızda K
ürdistan hükümdarları ç
oğun
lukla topraklarını b
ölmemiş ve statülerini 1850lere kadar getirmişlerdir.

          Aynı  gurubun  siyasi örgütünün  başı  Alevi  kökenli   
Kemal Burkay  ve  Munzur  
Çem  gibileri; bu iki Osmanlı 
K
ürtünün Alevileri katletmesini gö
rmezliktengelerek Alevi 
tarihini yok sayarak 
“öteki tarih
dedikleri  uydurma  bir  
K
ürt  Tarihi  yaratmaya  çalışıyorlar. Tunceli Ovacıkta 
üçlü Kürt ittifakı olan: Bıyıklı  Mehmet Paş
a, İdris Bitlisi ve 
Palu Beyi Cem
şidin on binlerce Kızılbaşı
kesmesine; aynı 
b
ölgenin adamları Kürtlük İdeolojileri adına ses ç
ıkarma
maktadırlar. Ahlaki olarak bu
ç
ifte standart davranışlarına
ne demek gerektiğine okuyucular karar versin!

      Yavuz Selimin önce Erzincan valiliğine atadığı,sonradan 
da b
ütün doğu ve güney doğuya bakmak kaydı ile Diyarbakır Eyaletine getirdiği Diyarbakırlı Kürt Bıyıklı Mehmet Paşa ve danışmanı Bitlisli Molla İdris; bütün bölgeyi Tü
rklerden temiz
lerler ve Y
ÜZBİN Kızılbaş Türk’ü katlederler.Bölgeden kaç
a
mayan T
ürkler de kendilerini Kürt olduklarını söyleyerek kalırlar,baskılar sonucu da gerçekten Kürtleş
irler.  Doğu 
sınırlarını T
ürklere kapatan Yavuz;korumalığını da Kü
rt 
a
şiretlere bırakır.1517de Yavuz Selim
in Mısırı alması ve 
74.nc
ü İslam Halifesi olması ile Sü
nnilik resmi id7eoloji 
haline gelir ve İslamı Devlet kimliği

                                                                                                                       4   

 

oluşur.Bu tarihten sonra Araplar,Osmanlı Devletinin  yaşamı boyunca  diğer halklardan  ve gözde konumlarına devam ederler.Türkler arasında  YAVUZ adı YEZİT ile özdeşleşir ve 
lanetle anılır olur.T
ürk ulusal kimliği;Bozkırdaki Tü
rkmenler
de ya
şar ve Ozanları Türkçeyi  geliş
tirir.Osmanlı Sarayı ise 
giderek soysuzla
şır ve yapay Osmanlıca denen yazılı dili 
hakim olur.Bu nedenle Prof. Dr. Faruk  S
ümer; Safeviler için Osmanlılardan daha fazla Türktür demektedir.

      Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) dönemi Osmanlı İmparatorluğunun zirvede olduğu bir zamandır. Ama Türkler açısından bir şey değişmez. Yine bu dönemde zülüm, şiddet
 ve katliamlar devam eder.
  Kürt  kö
kenli  Ebussuud  Efendi
(1545-1574)
in   Şeyhü
lislam olmasıyla ve 30 yılda verdiği 
fetvalarla
Osmanlı   toplum   yaşamını belirler veKızılbaş
  
T
ürkmen      katliamı,  Sünni   Şeriatına   göre meşruluk  
kazandırır. Yedi  Kızalba
ş  öldürene  Cennetin Anahtarı
verilir. Bugün Sünni din adamları tarafından huş
u ile anılarak 
evliya mertebesine   çıkarılan  Ebussuud  Efendi,  Tü
rk 
katliamcısı,  yobaz, lanet   okunacak  bir  zalim  ve  cellattan 
 bir  ki
şiden  başka  bir   şey değildir.

               Hırvat kökenli ve nakşibenli tarikatından Kuyucu 
Murat Pa
şa   6-12-1606da sadrazam olduktan hemen sonra Anadoluda geniş çaplı Alevi  katliamı  harekat ı baş
latır. 
155 bin  Alev i  T
ürkmen
i   diri   diri kazdırdığı kuyulara 
g
ömdürür. Aman  dileyen insanlara Kuyucu Murat Paş
anın
 yanıtı;
Vurun şu pis Türkün başı olmuş
tur. Cellatların 
bile
öldüremeye kıyamadığı çocuğu atından inerek öldü
ren 
Kuyucu Murat Pa
şa üç yıl terör estirir.

          Köprülü  Mehmet  Paşa   (1656-1661) 
Celali  ayaklanmalarını bastırmak  ve  e
şkıya  tehdibi altında; Anadolu Türkmenlerini kırımdan geçirmiş  sağ  kalanlara  da  zülüm  yapmıştır. Osmanlı Vaka-Nüvisleri (tarihçileri)  Naima
ve  Hoca  Sadettin  Efendi  gibileri;  kitaplarında katliamları   ballandıra  ballandıra   anlatmaktalar  ve  T
ürkler   iç
in ; 
nadan  yani  kaba  Türk,  idraksiz  Türk,  hilekâr Türk”   ifadesini kullanmaktadır. Başka kitaplarda ise; Tü
rk  iti  
şehre  gelince  farisice ürür. Yazmaktadır.  Osmanlının  ünlü 
 şairi  Nefi  ise   Tanrı, Türke      irfan   çeşmesini   yasaklamıştır.   

                5

 Demektedir.  Divan-ı    Hümayun yazarlarından Ahmet  Çelebi   
1499  yılında   yazdığı   
şiirinde;

Sakın  Türk’ü  insan  sanma  Bin  an  bile  olsa Türkle birlik
te olma  T
ürk   eline   şeker  alsa   o  şeker  zehir.Türk’ü
n  
ba
şını keserken sakın  gam  yeme .Baban da olsa Türk’ü öldür.
 demektedir.
Tüm   bunlara   karşın    Türk Bayat 
 boyundan  Alevilerin   ulu 
ozanı  Fuzuli  (1480-1566) bir deyi
şinin son beytinde şöyle diyor:

       “Fuzuli, gökten yere insen sana yer yok

   Yürü var gel, ya Arap’tan ya Acem’den”

      Gökten Allah tarafından dahi indirilse Türklerin dünyada
 yeri olmadığını; Arap ve Acemler hakim olduğunu belirtir ve
ş
iirlerinde Osmanlılara   sitem  eder  ve  kafa  tutar. Alevi 
T
ürkmen aşıkları, ozanları diline ve töresine sahip çıkar ve şiirlerinde dilendirir, yöre yöre gezerek halkı bilinçlendirirler. Dedeler ve Babalar da Türkçe ibadet yaparak örf ve gelenekleri yaşatarak bugünlere getirirler. İdrîs-i Bitlîsi ve Bıyıklı Mehmet Paşadan sonra Kürtlere en büyü
k destek sağlayan II.
 Abd
ülhamit olmuştur. Yavuz Selim
den itiba
ren i
ç işlerinde tam bir serbestlik olan bölgeye Prof. Dr. İlber Ortaylının tespitine göre Kürt Hükümeti
denmekteydi ve 
merkezi hazineye ipotek ödemezdi ve herhangi bir biç
imde 
d
üzenli askeri hizmetlerle yükümlü değillerdi. Bö
ylesi bir 
b
ölgeye Abdülhamit, İslamcılığın bütünleştirici “ümmet

 anlayışıyla bir arada tutma fikriyle yeni bir yapılanmaya 
gidilir. Abd
ülhamitin Aş
iret Mekte
bi-i Humayun
(1892-1907) adıyla açtığı ve aş
iretlerden 
getirtilen
şeyh ve ağa ç
ocuklarının eğitildiği okullardan 
mezun olanlar; beklentilerin yerine, devlete kar
şı örgü
tlenme 
yapan kadroları olu
şturmuşlardır. Abdülhamit
in 
marifetlerinden biriside
Hamidiye Alayları dır.

Hamidiye Alayları, Dördüncü Ordu Komutanı Müşir Zeki Paşa
nın II. Abdülhamite önerisiyle 1890 yılında kurulmaya baş
lanır.
14-15 Nisan

                                                                                                                        6

 

1891de de Nizamnamesi yayınlanarak yasal hale gelir. 
Ruslara y
önelik olarak Şafi Kürtlerden oluş
turulan Hamidiye Alayları amacına uygun faaliyette bulunmaz. Hamidiye 
Alayları daha
çok eşkıyalık yapar. Ermeni ve Alevi köylerine baskınlar düzenleyip çapulculuk yaparlar. 23 Temmuz 1908
de
 II. Me
şrutiyetin ilanından hemen   sonra  Eylü
l  1908  ayında  
K
ürt   Hamidiye  Alaylarının silahlarını ellerinden almak isteyen İttihatçılar bunu başaramazlar. İttihat ve Terakki Cemiyeti 
i
çinde Türkçülük akımı giderek güçlenir ve hakim olur. Şafi Kürtlerin ağa ve aşiret reislerinin çocuklarının eğitildiği İstanbuldaki Aşiret Mektebinde  ve Hamidiye Alaylarında ise Kürt milliyetçiliği filizlenmeye başlamıştır. Bu durum Doğu Anadoluda Alevi-Şafi çatışmasını beraberinde getirir. Sonuçta; Okul Müdürü Kolağası Kamil Bey; bunlar aşiret değil haşarat! der...

 

                                                          İSMAİL    ONARLI

 

 Gazi Mustafa Kemal Cumhuriyet’i ilan ettikten sonra gerçek 
din adamları ile  gerici yobazları ayırdetmek için oluşturduğu İSTİKLAL MAHKEMELERİ’ nde  yapılan yargılamalardan son
ra gerici yobazlar tarafından; bütün ipotek  (vergi)lerin Başkent Ankara’da toplanması emrini verdikten sonra da Kürtler tarafından kesinlikle sevilmedi ve istenmeyen adam ilan edildi. Bu nedenle bazı soysuzlar (ki bunlar TBMM koridorlarında za
man zaman boy göstermişlerdir) tarafından “Taş Mustafa,Beton Mustafa,Selanikli Mustafa,Veled-i Zina gibi  hakaret içeren sözlerle anılmaktadır
.

 

 

 

 
  Bugün 1 ziyaretçi (10 klik) ziyaret etti.  
 
By ZuLFiKaR http://wWw.GencAlevileriz.Net Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol